"Organik Tarım, ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu
kaybolan doğal
dengeyi kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermekte
olup; üretimde kimyasal girdi kullanmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması
kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. Organik tarımın amacı;
toprak ve su kaynakları ile havayı kirletmeden, çevre, bitki, hayvan ve insan
sağlığını korumaktır.
Organik tarım geçmişi 20. yüzyıla dayanmaktadır.
Çevre bilinci ve dünya geleceğinin tehlikeye girmesi gibi
konuların gündeme gelmesi organik tarımın 1.ve 2. Dünya savaşları sırasında
popüler olmasını sağlamıştır.1950 yılından
sonra A.B.D’nin Marshall yardımı ile önemini yitirmiştir. 60’lı yılların
sonunda Avrupa Topluluğu’nun kurulması ve uyguladığı tarımsal destekleme politikaları, 1970 de pestisitlerin ve
kimyasal gübrenin keşfi organik tarımın önemini yitirmesinde rol oynamıştır.
‘Yeşil
Devrim’ olarak adlandırılan bu tarımsal üretim artışı, dünyadaki açlık sorununa
bir çözüm getirmediği gibi doğal dengeyi ve insan sağlığını süratle bozduğu ortaya çıkmıştır. Bunun
sonucunda bilim çevreleri sivil toplum örgütlerinin baskısıyla 1979 yılından
itibaren A.B.D’den başlayarak tüm dünyada pesti sit kullanımını yasaklamıştır.
Danimarka’da
1980’li yılların ortalarında yeraltı sularında tehlikeli boyutlarda yüksek
nitrat düzeylerine rastlanması ve başlıca nedenler olarak çiftlik gübresi ve
sentetik gübrelerin yanlış kullanılmasının belirlenmesi çevre kirliliği ile ilgili tartışmaların giderek artmasına yol açmıştır. Bu
durum organik tarımı,1980 yılından sonra tüketicilerin baskısıyla aile
işletmeciliği şeklinden çıkarak ticari
bir boyut kazandırmıştır.
Ülkemizde organik tarım faaliyetleri 1986 yılına
Avrupa’daki gelişmelerden farklı şekilde, ithalatçı firmaların istekleri doğrultusunda, ihracata yönelik olarak başlamıştır.
Geleneksel tarımdan organik tarıma geçişte Avrupa
ülkelerindeki durum irdelendiğinde bunun tabandan gelen
bir yaklaşımla olduğu görülmektedir. Yapılan
anketlerde organik tarımın çevreye ve insan sağlığına olumlu etkilerinin olması, tüketicilerin organik
üretilmiş ürünlere belirli bir fiyat farkı ödemeye hazır oldukları
belirlenmiştir. Organik ürünlerin tüketicilerce talep edilmelerinde kişisel sağlığa ve özellikle çocukların
sağlığına verdikleri önem ilk
sırada yer almaktadır.
Sağlıklı
yaşamak için
tek yapmamız gereken kendine değer vermek ve yüksek
standartlarla üretilmiş, sertifikalı organik ürünleri tercih etmek. Organik
olmayan herhangi bir ürünle organik olan alternatifini kullandıktan sonraki
aradaki ciddi farkı deneyimlemeniz hiç de zor değil.
Tüm
dünyada olduğu gibi Türkiye’de de
organik ürün kullanımı konusunda artan bilinç düzeyi, organik ev tekstili
alanındaki talebi hızlı bir ivmeyle yükseltiyor. Çevreye duyarlı, sağlığına ve konforuna düşkün
bilinçli tüketicilerin talepleri doğrultusunda, organik tekstil
ürünleri Türk tüketicilerin karşısına çıkmaktadır.
Kontrol
ve sertifikasyon, organik tarımın önemli basamaklarından biridir. İç ve dış piyasalarda bir ürünün
organik olarak satılabilmesi için organik ürün sertifikasına sahip olması gerekir.
Sertifika sistemi ürünlerin organik standartlara göre üretildiğinin,
işlendiğinin paketlendiğinin garantisidir. Bu da tüketiciye güvence vermenin yanında
üreticileri ve firmaları da haksız rekabete karşı korumaktadır.
Denizli
organik ev tekstil üreticileri ‘Doğaya karşı gelmiyoruz, doğayla
işbirliği yapıyoruz.’ Üretim anlayışıyla dünya çapında oluşturdukları müşteri portföyü sayesinde,
bilinçli organik tüketicilerin taleplerine cevap vermeye hazır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder